BANDURA SOSYAL ÖĞRENME TEORİSİ

BANDURA SOSYAL ÖĞRENME TEORİSİ

     Öğrenme, çok çeşitli faktörlerden etkilenen oldukça karmaşık bir süreçtir. Muhtemelen ebeveynlerin çoğunun farkında olduğu gibi, gözlem çocukların nasıl ve ne öğrendiklerini belirlemede kritik bir rol oynayabilir. Söylediğimiz gibi, çocuklar süngerlere çok benzerler, her gün yaşadıkları deneyimleri emerler. Öğrenme çok karmaşık olduğu için insanların nasıl ve neden öğrendiklerini açıklamaya çalışan birçok farklı psikolojik yaklaşım vardır. Albert Bandura adlı bir psikolog, gözlem ve modellemenin bu süreçte birincil rol oynadığını öne süren bir sosyal öğrenme teorisi önermiştir.

     Bandura’nın teorisi, dikkat ve hafıza gibi psikolojik etkileri dikkate alarak tüm davranışların koşullandırma ve bilişsel teoriler yoluyla öğrenildiğini söyler ki bu sebeple Bandura’nın teorisi davranışsal teorilerin ötesindedir.

SOSYAL ÖĞRENME TEORİSİ NASIL ÇALIŞIR?

     20. yüzyılın ilk yarısında, davranışçı ekoller psikolojide baskın bir güç haline geldi. Davranışçılar, tüm öğrenme davranışlarının, bağlantı kurma ve pekiştirme süreçleri aracılığıyla çevre ile doğrudan deneyimin bir sonucu olduğunu ileri sürdüler. Bandura'nın teorisi geleneksel öğrenme teorisinin temel kavramlarının birçoğuna dayandırılırken Bandura, doğrudan pekiştirmenin her türlü öğrenmeyi açıklayamayacağına inanıyordu. Örneğin, çocuklar ve yetişkinler sıklıkla doğrudan deneyimleri olmasa bile öğrenme sergilerler. Hayatınızda hiç beyzbol oynamamış olsanız bile, muhtemelen biri size bir beyzbol sopası uzattığında ve bir topa vurmayı denemenizi söylediğinde ne yapacağınızı bilirsiniz. Bunun nedeni, bizzat başkalarının bu eylemi gerçekleştirdiğini veya televizyonda gözlemlemenizdir. Davranışçı öğrenme kuramları, tüm öğrenmenin koşullandırma, pekiştirme ve cezalandırma ile ortaya çıkan etkileşimin sonucu olduğunu öne sürerken; Bandura'nın sosyal öğrenme kuramı, öğrenmenin sadece başkalarının eylemlerini gözlemleyerek de gerçekleşebileceğini öne sürmüştür.

     Teorisi, insanların diğer insanları izleyerek yeni bilgi ve davranışlar öğrenebileceklerini savunuyordu. Model alarak öğrenme olarak bilinen bu tür öğrenme, genellikle diğer öğrenme teorileri tarafından açıklanamayanlar da dahil olmak üzere çok çeşitli davranışları açıklamak için kullanılabilmektedir. 

 

SOSYAL ÖĞRENME TEORİSİ HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLER

      Sosyal öğrenme teorisinin merkezinde üç temel kavram vardır. Birincisi, insanların gözlem yoluyla öğrenebileceği fikridir. İkincisi, içsel zihinsel durumların bu sürecin önemli bir parçası olduğu fikridir. Sonuncusu ise, bu teorinin, bir şeyin öğrenilmiş olması nedeniyle davranışta bir değişikliğe yol açacağı anlamına gelmediğini kabul etmesidir.

     Bandura, 1977 tarihinde Sosyal Öğrenme Teorisi adlı kitabında, "Eğer insanlar ne yapacaklarını bilmek için sadece kendi eylemlerinin etkilerine güvenmek zorunda kalsaydı, öğrenme tehlikeli olmaktan ziyade aşırı derecede zahmetli olurdu," dedi.  "Neyse ki, çoğu insan davranışı modelleme yoluyla gözlemsel olarak öğrenilir. Bir insan başkalarını gözlemlerken yeni davranışların nasıl gerçekleştirildiği hakkında bir fikir oluşturur ve daha sonraki durumlarda bu kodlanmış bilgi, eylem için bir rehber görevi görür."

Bu kavramların her birini daha derinlemesine inceleyelim.

1.İnsanlar Gözlem Yoluyla Öğrenebilir

     Psikoloji tarihindeki en iyi bilinen deneylerden birinde Bandura, çocukların diğer insanlarda gözlemledikleri davranışları öğrendiklerini ve taklit ettiklerini göstermiştir. Bandura’nın çalışmalarındaki çocuklar, bir yetişkinin Bobo bebeğine şiddetli bir şekilde vurduğunu gözlemledi. Daha sonra çocukların Bobo bebeği olan bir odada oynamalarına izin verildiğinde, daha önce gözlemledikleri agresif eylemleri taklit etmeye başladıkları görülmüştür. 

Bandura, gözlemsel öğrenmenin üç temel modelini tanımlamıştır:

a.Bir davranışı gösteren ya da davranan gerçek bir bireyi içeren canlı bir model.

b. Bir davranışın tanımlarını ve açıklamalarını içeren sözlü bir öğretim modeli.

c.Kitaplarda, filmlerde, televizyon programlarında veya sosyal medyada davranış sergileyen gerçek veya kurgusal karakterleri içeren sembolik bir model.

     Gördüğünüz gibi, gözlemsel öğrenme modelinde birey, başka bir kişinin bir faaliyette bulunmasını izlemek zorunda bile değildir. Podcast dinleme gibi sözlü talimatları dinlemek de öğrenmeye yol açabilir. Kitaplardaki ve filmlerdeki karakterlerin hareketlerini okuyarak, duyarak veya izleyerek de öğrenebiliriz. Tahmin edebileceğiniz gibi, ebeveynler ve psikologlar popüler kültür medyasının çocuklar üzerindeki etkisini tartışırken, tartışmanın merkezindeki bahsedilen konu bu gözlemsel öğrenmedir. Ebeveynlerin birçoğu, çocukların şiddet içeren video oyunlardan, filmlerden, televizyon programlarından ve çevrimiçi videolardan saldırganlık gibi kötü davranışları öğrenebileceğinden endişe ediyor.

2.Zihinsel Durumlar Öğrenmede Önemlidir

     Bir başkasının eylemlerini gözlemlemek, öğrenmeye yol açmak için her zaman yeterli değildir. Kendi zihinsel durumunuz ve motivasyonunuz, bir davranışın öğrenilip öğrenilmeyeceğinin belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Davranışçı öğrenme kuramları, öğrenmeyi yaratan dışsal pekiştireçler olduğunu öne sürerken Bandura, pekiştireçlerin her zaman dış kaynaklardan gelmediğini fark etmiştir. Bandura, dış ve çevresel pekiştireçlerin öğrenme ve davranışı etkileyen tek faktör olmadığını belirtmiştir. İçsel pekiştireçleri gurur, memnuniyet ve başarı duygusu gibi bir iç ödül biçimi olarak tanımladı. İç düşünce ve bilişlere yapılan bu vurgu, öğrenme kuramlarını bilişsel gelişim kuramlarıyla ilişkilendirmeye yardımcı olur. Birçok ders kitabı sosyal öğrenme teorisini davranışsal teoriler başlığı altına yerleştirirken, Bandura yaklaşımını 'sosyal bilişsel teori' olarak tanımlamaktadır. 

3.Öğrenme Her Zaman Davranışta Bir Değişikliğe Neden Olmaz

     Öyleyse bir şeyin ne zaman öğrenildiğini nasıl belirleriz? Çoğu durumda öğrenme, yeni davranış gözlemlendiğinde hemen görülebilir.  Bir çocuğa bisiklet sürmeyi öğrettiğinizde, çocuğun bisikletini yardım almadan sürmesini sağlayarak öğrenmenin gerçekleşip gerçekleşmediğini hızlı bir şekilde belirleyebilirsiniz. Ancak bazen, bu öğrenme hemen belli olmasa da bir şeyler öğrenilmediği anlamına gelmez. Davranışçılar öğrenmenin davranışta kalıcı bir değişikliğe yol açtığına inanırken, gözlemsel öğrenme insanların yeni davranışlar göstermeden de yeni bilgiler öğrenebileceklerini gösterir.



GÖZLEMSEL ÖĞRENME NASIL OLUR?

     Gözlemlenen tüm davranışların etkili bir şekilde öğrenilmediğine dikkat etmek de gerekir. Hem modeli hem de öğreniciyi içeren faktörler, sosyal öğrenmenin başarılı olup olmadığında rol oynayabilir. Belirli gereksinimler ve adımlar da takip edilmelidir.

     Gözlemsel öğrenme ve modelleme sürecinde aşağıdaki adımlar yer alır: 

Dikkat: Öğrenmek için dikkat etmeniz gerekir. Dikkatinizi dağıtan her şeyin gözlemsel öğrenme üzerinde olumsuz bir etkisi olacaktır. Model ilginçse veya durumun yeni bir yönü varsa, tüm dikkatinizi öğrenmeye adamanız çok daha olasıdır. 

Akılda Tutma: Bilgi depolama yeteneği de öğrenme sürecinin önemli bir parçasıdır. Akılda tutma bir dizi faktörden etkilenebilir ancak bilgiyi daha sonra çekme ve buna göre hareket etme yeteneği gözlemsel öğrenme için hayati önem taşır. 

Taklit Etme: Modele dikkat ettiğinizde ve bilgileri koruduğunuzda, gözlemlediğiniz davranışı gerçekleştirme zamanı gelmiştir. Öğrenilen davranışın daha fazla uygulanması iyileştirmeye ve beceri geliştirmeye yol açar.

Motivasyon: Son olarak, gözlemsel öğrenmenin başarılı olabilmesi için, modellenen davranışı taklit etmek için motive olmanız gerekir. Pekiştirme ve ceza motivasyonda önemli bir rol oynar. Örneğin, zamanında derse girdiği için ekstra puan ile ödüllendirilen başka bir öğrenci görürseniz, sonraki günlerde siz de birkaç dakika erken gelmeye başlayabilirsiniz.

SOSYAL ÖĞRENME TEORİSİ İÇİN BİRKAÇ UYGULAMA

     Sosyal öğrenme teorisinin gerçek dünyada bir dizi uygulaması olabilir. Mesela, araştırmacıların saldırganlık ve şiddet davranışlarının gözlemsel öğrenme yoluyla nasıl aktarılabileceğini anlamalarına yardımcı olmak için kullanılabilir. Medya şiddetini inceleyen araştırmacılar, çocukların televizyonda ve filmlerde tasvir ettikleri agresif eylemleri gerçekleştirmelerine neden olabilecek faktörleri daha iyi anlayabilirler. Ancak sosyal öğrenme, insanlara olumlu davranışları öğretmek için de kullanılabilir. Araştırmacılar sosyal öğrenme teorisini, istenilen davranışları teşvik etmek ve sosyal değişimi kolaylaştırmak için olumlu rol modellerinin nasıl kullanılabileceğini anlamak için kullanabilirler. 



     Diğer psikologları etkilemeye ek olarak, Bandura'nın sosyal öğrenme teorisinin eğitim alanında önemli etkileri olmuştur. Bugün, hem öğretmenler hem de ebeveynler uygun davranışları modellemenin ne kadar önemli olduğunun farkındalar. Çocukları cesaretlendirmek ve öz-yeterlik oluşturmak gibi diğer sınıf stratejileri de sosyal öğrenme teorisine dayanır. Bandura'nın gözlemlediği gibi, bildiğiniz her şeyi kişisel deneyimlerinizden öğrenmek zorunda olsaydınız hayat inanılmaz derecede zor ve hatta tehlikeli olurdu. Yaşamınızın büyük bir kısmı sosyal deneyimlerinizden oluşur. Bu nedenle başkalarını gözlemlemenin yeni bilgi ve becerileri nasıl kazandırdığı konusunda hayati bir rol oynaması şaşırtıcı değildir. Sosyal öğrenme teorisinin nasıl işlediğini daha iyi anlayarak, gözlemin bildiğimiz ve yaptığımız şeyleri şekillendirmede oynayabileceği güçlü rol için daha büyük bir takdir kazanabilirsiniz.

Paylaş